SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İLİM

<< 54 >>

باب: فضل العلم.

1. İLMİN FAZİLETİ

 

-وقول الله تعالى: {يرفع الله الذين آمنوا منكم والذين أوتوا العلم درجات والله بما تعملون خبير} /المجادلة: 11/. وقوله عز وجل: {وقل رب زدني علما} /طه: 114/.

Allah siz'den inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.[Mucadele, 11]  /  (Deki:) Rabbim, ilmimi artır.[Ta-ha, 114]

 

AÇIKLAMA:   Ayetlerin Tefsiri: Allah sizden inananları ue kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükselt­sin": Bu ayet şu şekilde tefsir edilmiştir: "Allah alim olan mü'mini alim olmayan mü'minin üzerine yükseltsin". Derecelerin yükselmesi fazilete işarettir. Çünkü bundan kasdedilen sevabın çok olmasıdır. Dereceler bununla yükselir. Derecele­rin yükselmesi ifadesi dünyada manevî yükselmeyi yani; konumun yükselmesini ve iyi bir isim bırakmayı içerdiği gibi ahirette derecenin yükselmesi şeklindeki hissî yükselmeyi de içerir ve cennette makamın yücelmesine delalet eder.

 

Sahİh-i Müslim'de Nafi' b. Abdülharİs el-Huzaî'den -ki bu şahıs Hz. Ömer'in Mekke'deki zekat memuru idi- rivayet edildiğine göre Hz. Ömer Asfan denilen yerde onu görmüş ve "Yerine kimi bıraktın" diye sormuş o Yerime bizim azatlı­mız olan İbn Übzî'yi bıraktım" demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer ona "Sen bir azatlıyı mı yerine bıraktın?" diye sormuş, Nafi' "O Allah'ın kitabını okur ve feraizi/miras ile ilgili hükümleri iyi bilir" demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle demiştir: "Peygamberiniz 'Allah bu kitap ile bazılarını yüceltir bazılarını alçaltır' buyurdu".

 

Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz" ayeti hakkında Zeyd b. Eslem'in "ilim sahibi olmaları sebebiyle yükseltiriz anlamına gelir dediği rivayet edilmiştir.

 

De ki: Rabbim, ilmimi artır": Bu ayet İlmin faziletini açık bir şekilde göster­mektedir. Çünkü Yüce Allah Nebi s.a.v.'den ilim dışında başka bir şeyin artırılması için dua etmesini istememiştir. Buradaki ilimden kasdedilen dinî ilimdir. Bu ilim; mükellefin ibadetler ve muamelatı bilmesini, Allah'ı ve sıfatlarını, O'na karşı yerine getirmesi gereken şeyleri, O'nu her türlü noksanlıklardan tenzih etme bilgisini kapsar. Bunların esasını ise tefsir, hadis ve fıkıh İlimleri teşkil eder.

 

 

باب: من سئل علما وهو مشتغل في حديثه، فأتم الحديث ثم أجاب السائل.

2. Bir Şey Konuşurken Kendisine Soru Sorulan Kişinin Konuşmasını Bitirdikten Sonra Soran Kişiye Cevap Vermesi

 

حدثنا محمد بن سنان قال: حدثنا فليح (ح). وحدثني إبراهيم بن المنذر قال: حدثنا محمد بن فليح قال: حدثني أبي قال: حدثني هلال بن علي، عن عطاء بن يسار، عن أبي هريرة قال: بينما النبي صلى الله عليه وسلم في جلس يحدث القوم، جاءه أعرابي فقال: متى الساعة؟. فمضى رسول الله صلى الله عليه وسلم يحدث، فقال بعض القوم: سمع ما قال فكره ما قال. وقال بعضهم: بل لم يسمع. حتى إذ قضى حديثه قال: (أين - أراه - السائل عن الساعة). قال: ها أنا يا رسول الله، قال: (فإذا ضعيت الأمانة فانتظر الساعة). قال: كيف إضاعتها؟ قال: (إذا وسد الأمر إلى غير أهله فانتظر الساعة).

 

[-59-] Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mecliste toplulukla konuşurken bir bedevî gelerek ona: Kıyamet ne zaman?" diye sordu. Allah Resulü konuşmasına devam etti. Bazıları "Nebi s.a.v. adam'ın sorusunu duydu ama soru sorma şeklini yadırgadı, bu sebeple cevap vermedi" derken bazıları da "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın sözünü duymadı" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşmasını tamamlayınca: Kıyametin vaktini soran kişi nerede?" buyurdu. Adam: "Buradayım ey Allah'ın elçisi!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

 

Emanet kaybedildiğinde kıyameti bekle" buyurdu. Adam: "Emanet nasıl kaybedilir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

 

İş ehil olmayana bırakıldığında kıyameti bekle" buyurdu.

 

Tekrar: 6496

 

AÇIKLAMA:     İlim Öğrenme ve Öğretme Adabı "konuşması devam ederken kendisine soru sorulan kişi": Bu hadiste alim ve öğrencinin uyması gereken edebe işaret edilmektedir.

 

Alimin uyması gereken adap şunlardır; Soru soran kişiyi azarlamamak, ko­nuşmasını tamamlayıncaya kadar onunla ilgilenmemek sonra ona cevap ver­mek, ona yumuşak davranmaktır. Çünkü hadiste soru soran kişi insanlara karşı kaba hareketlerde bulunan bedevilerdendi. Soru ve cevabı net olmasa bile bir kimsenin sorduğu soruya özen göstermek gerekir.

 

Öğrencinin uyması gereken adap şunlardır: Başka biri ile meşgul olan alime soru sorulmaz, çünkü ilkinin hakkı daha öncedir. Ders alma, fetva ve hüküm gibi konularda öncelik sırasına riayet edilir. Yine Öğrenci hocanın verdiği cevabı anlamadığında daha da açık hale getirmek için hocaya müracaat eder. Hadiste Rasûlullah'a soru soran kişinin "emanet nasıl kaybolur?" sorusunda olduğu gibi.

 

İbn Hibban bu hadise başlık olarak "soru sorulan kişinin derhal cevap ver­memesinin mubah olması" ifadesini kullanmıştır. Ancak hadisin baş tarafı bunun mutlak olarak bu şekilde olmadığını göstermektedir.

 

Bu hadis ilmin soru ve cevaptan ibaret olduğunu anlatmaktadır. Bu sebeple "güzel soru ilmin yarısıdır" denilmiştir.

 

Hutbe Sırasında Sorulan Soruya İmamın Cevap Vermesi

 

İmam Malik ve İmam Ahmed, hutbe konusunda bu hadisin zahirini esas alarak şöyle demişlerdir: Bir kimse soru sorduğunda hutbe yarıda kesilmez, kişi hutbeyi bitirdiğinde sorulana cevap verir. Alimlerin çoğunluğu ise şöyle bir ayı­rım yapmıştır: Şayet soru hutbenin farzları eda edilirken sorulursa cevap ertele­nir, hutbenin farz olmayan bölümlerinde sorulan soruya ise cevap verilir. Bu konuda şöyle bir ayırım yapmak daha iyidir: Şayet din işi ile ilgili önemli bir soru ise, özellikle de yalnızca soru soranla ilgili bir durum ise soruya cevap vermek müstehaptır, sonra imam hutbeye devam eder. Hutbe ve namaz arasında da durum böyledir. Bunun dışında bir soru olursa cevabı erteler. Bazen hutbenin farzlarından biri yerine getirildiği sırada sorulan soruya derhal cevap vermek gerekebilir. Ancak en doğru görüşe göre, imamın soruya cevap vermesi halinde hutbeye baştan başlaması gerekir. Bu hükümlerin tümü konu ile ilgili farklı ha­dislerden elde edilmiştir. Şayet sorunun cevabının hemen bilinmesi önemli de­ğilse bu hadiste olduğu gibi, özellikle de bu konuda soruyu terk etmek daha evla olduğundan, cevap ertelenir. Bunun bir benzeri de namaz için kamet getirildiği sırada kıyametin vaktini soran kişinin durumunda söz konusudur. Namaz bitince Nebi s.a.v. Soru soran nerede?" diye sormuş ve ona gerekli cevap verilmiştir. Bu hadisi de Buhari ve Müslim rivayet etmektedir. Şayet soruyu soran kişi için zorunlu bir durum söz konusu ise imam ona cevap verir. Nitekim Müslim'de Ebu Rifaa hadisinde yer aldığına göre Nebi s.a.v. hutbe okurken dinini bilmeyen yabancı bir adam din konu­sunda ona soru sormak üzere geldi. Nebi s.a.v. hutbeyi bırakarak bir kürsüye oturdu ve ona dinini öğretmeye başladı. Daha sonra hut­besine kaldığı yerden devam ederek konuşmasını bitirdi. Yine Sahihayn'da Sa­lim ile ilgili kıssada yer aldığına göre o Nebi s.a.v. hutbe okurken mescide girdiğinde Nebi s.a.v. ona "İki rekat namaz kıldın mı?" diye sormuştur.

 

Bu hadisin ilim konusu ile ilgisi şudur: İşin ehil olmayan kimselere verilmesi ancak cehaletin yaygınlaştığı ve ilmin kaldırıldığı durumda olur. Bu da kıyamet alametlerindendir. Bu, ilim mevcut olduğu sürece durumun normal olduğunu gösterir. Buharî bu hadisle İlmin yalnızca büyüklerden öğrenileceğine İşaret et­miş, Ebu Ümeyye el-Cumahî'nin Nebi s.a.v.'den rivayet ettiği "ilmin küçüklerde aranması kıyamet alametlerindendir" hadisine işaret etmiştir.